
Orwell'ın yazdığı birçok kitaptan çağdaş klasikler arasına girmiş bir kitabı da Hayvan Çiftliği'dir. Öncelikle kitap hakkında birkaç bilgi vereyim... Bu kitabında Orwell, reel sosyalizmin eleştrisini yapmış ve bu eleştri kitabı, dünyada başlıca yergi türünün başyapıtlarından biri sayılmış... Kitaptaki başkişiler, hayvanlardır. Çiftlikte yaşayan hayvanlar, insanların kendini sömürdüğünü öne sürerek başkaldırırlar ve yönetimi ele geçirirler. Yapmak istedikleri şey, bütün hayvanların eşit olmasını sağlamaktır. Aralarında en akıllıları olan domuzun öncülüğünde yaşamaya başlarlar fakat bir süre sonra insanlardan daha acımasız bir diktatör olur... Tarihsel bir gerçeğin işlendiği bu romandaki önder domuzun Stalin olduğu bilinmektedir. Diğer hayvanlar ise bir kişiyi çağrıştırmasa da, bu diktatörlük ortamında olabilecek kişilerdir. Kitabın asıl alt başlığı 'Bir Peri Masalı' olan Hayvan Çiftliği masalsı bir anlatımda yazılmıştır ve her yaştan kitleye uygun olmasına rağmen, küçükleri eğlendirecek bir peri masalı değil, çarpıcı politik bir taşlamadır.
Kitabın adını bir arkadaşımdan duydum ama daha önce de birkaç yerde de karşılaşmıştım. Konusunun dikkatini çektiğini ve bu kitabın, yazarın diğer kitabı olan
1984 gibi bunun da çok konuşulduğunu söyledi. İki kitabı da almama rağmen, bu kitap daha çok ilgimi çekti. Belki anlatım şekli, belki ambalajı...
Her gün okula giderken neredeyse bir saatim yolda geçiyor ve ben bu vakti boşa harcamak istemediğim için kitap okuyorum. Elimdeki kitap biter bitmez bu kitaba başladım ve sadece üç gün sürdü kitabı bitirmem. Kitabın akıcı olması bir yana, birbirine bağlı olaylar kitabı elinizden bırakmamanıza sebep oluyor ve bence büyük bir yazar olmak bunu başarabilmekten geçiyor...
Kitaptaki hayvanlar, insanların onlara zulmettiğini düşünerek birlik olup başkaldırırlar. Aralarında okuma-yazma bildiğini öne süren domuz onlara öncülük eder ve insanların refah düzeyinde yaşamaya başlar. İnsanların yediği şeyleri yer, insanların rahat yataklarında yatar. İçkiler içer, gününü gün eder. Fakat hayvanlar yine olduğu gibi, olduğu yerde yaşamlarını sürdürürler ve sürekli, zorlu şartlar altında çalışırlar. Domuz ve diğer domuz arkadaşlarının bu refah düzeyi diğer hayvanların zoruna gitmeye başlayınca aralarında sürtüşme çıkar. Bu sürtüşme sonucunda önce önderlik eden domuzu, ardından da ona bilgi sızdırdıkları gerekçesiyle diğer domuzları çiftlikten gönderirler ve yeni bir düzen oluştururlar. Yeni düzenlerinde insanlarla 'savaşlarında' ve başka birkaç sebeplerle kaybettikleri arkadaşları hariç, yaşamlarını sürdürmeye devam ederler. Artık eskisi kadar mutlular mı, onu bile bilmezler. Çünkü o kadar çok şey yaşanmış, o kadar zaman geçmiştir ki, insanlarla oldukları zamanlarda yaşadıklarıyla kıyaslayamazlar. Kendilerini oldukları duruma alıştırabilmek için eski zamanlardan daha iyi durumda olduklarını düşününürler...
Sonuç olarak, olan bir düzene başkaldıranın kurduğu düzende iktidar uğruna kendini kaybetmesiyle hem kurduğu düzeni hem de çevresindekileri nasıl bir bir kaybettiğini rahatça görüyoruz. :)
Eğer hala okumadıysanız, çok şey kaçırıyorsunuz demektir. :) Şimdiden, keyifli okumalar!
Not: öneride bulunan arkadaşım için, teşekkürlerimi bir borç bilirim.